Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Temmuz 2025 verileri, üç, altı, dokuz ve on iki aylık dönemde yaygın meteorolojik kuraklık olduğunu gösteriyor. Bu veriler, geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız kuraklıkların kalıcı bir eğilime dönüşebileceğine işaret ediyor.
Ancak iklim değişikliği sadece kuraklığı ağırlaştırmıyor; aynı zamanda şiddetli yağış ve sel olaylarının da riskini artırıyor.
Öyle ki 2021’de Batı Karadeniz’de Türkiye’nin tarihine geçen sel felaketleri yaşandı; Kastamonu, Sinop ve Bartın’da yalnızca birkaç gün içinde aylık yağış miktarlarının üçte ikisine varan yoğunluklarla seller şekillendi. 97 kişi hayatını yitirdi, altyapı büyük zarar gördü.
Bilim insanları, artık sıcak hava dalgalarıyla birlikte şiddetli yağışların aynı anda gerçekleşme ihtimalinin dramatik şekilde arttığını vurguluyor. Bu “eşzamanlı iklim aşırılıkları”, geleneksel hazırlıkları anlamsızlaştırabilir.
2021’de selleri sadece iklim değişikliğine bağlamak yanlış olur; plansız kentleşme, dere yataklarının yapılaşmaya açılması gibi etkenler de felaketi derinleştirdi
Gelelim İzmir’e.
Bu yaz İzmir, tarihsel normların ötesinde sıcak günler yaşadı. Termometreler kavurucu değerleri gördü, barajlar alarm vermeye başladı. Tahtalı, Balçova, Gördes, Ürkmez… İzmir’in can damarlarını oluşturan barajların doluluk oranı kritik seviyelere indi. Kentte su tasarrufu artık sadece bireysel değil, toplumsal bir zorunluluk. Hepsinden gelen rakamlar aynı şeyi söylüyor: İzmir susuzlukla sınanıyor!
Kuraklıkla Yanmak, Yağmurla Boğulmak!
Ama mesele yalnızca susuzluk değil. İklim değişikliği İzmir’i çifte riskle karşı karşıya bırakıyor: kuraklık ve sel.
Son yıllarda hatırlayalım: 2019’da Meles Deresi taştı, yollar göle döndü. 2021’de Buca, Karabağlar ve Konak’ta birkaç saatlik yağış hayatı felç etti. 2023’te Kemeraltı ve Alsancak’ta esnaf kepenk kapatmak zorunda kaldı. Yani biliyoruz; yağmur İzmir’de her zaman rahmet değil, bazen de felaket habercisi.
Meteoroloji verileri İzmir’de yağış rejiminin değiştiğini gösteriyor. Kışın daha az ve kısa süreli yağış alıyoruz, yazın ise uzun süreli kuraklıklar yaşanıyor. Ama yağmur geldiğinde de gökyüzü adeta tüm birikmiş suyu birkaç saate boşaltıyor. Bu, altyapı açısından büyük bir sınav.
İzmir’in kanalizasyon ve yağmur suyu drenaj hatları yıllardır tartışma konusu. Dere yataklarına yapılan yapılar, betonlaşan zeminler, yağmurun süzülüp yeraltı sularına karışmasını engelliyor. Sonuç: Seller, su baskınları, ekonomik kayıplar ve en önemlisi can güvenliği tehdidi.
Peki İzmir Hazır mı?
Hazır olduğumuzu söylemek zor. Barajlarımız su kıtlığına işaret ediyor. Altyapımız, şiddetli yağışlara karşı yeterince dirençli değil. Kentleşme politikaları ise iklim krizini gözetmekten uzak.
Ama hâlâ geç değil. İzmir’in yapması gerekenler belli:
Yağmur suyu altyapısına yatırım: Yağmur suyu drenaj hatlarının kapasitesi artırılmalı.
Dere yataklarını koruma: Taşkın alanları imara kapatılmalı.
Su yönetimi: Barajların dışında yağmur suyu hasadı ve yeraltı suyu depolama sistemleri devreye alınmalı.
Kent planlaması: Betonlaşma yerine geçirgen zeminlere öncelik verilmeli.
Toplumsal farkındalık: İzmirli suyu tasarruflu kullanmalı ve olası sel baskınlarına karşı bilinçlenmeli.
Bir gün İzmir’e mutlaka yağmur yağacak. Ama biz hangi İzmir’de yaşayacağız?
Barajları boş, sokakları göle dönmüş, çaresiz bir İzmir’de mi?
Yoksa kuraklığa ve sele karşı dirençli, geleceğini hazırlamış bir İzmir’de mi?
Soruyorum: Hangi akıl dere yataklarını betona teslim eder? Hangi yönetim onlarca yıldır altyapıyı görmezden gelir? Hangi vizyon, iklim krizinin kapıya dayandığı bu çağda hâlâ günü kurtarma peşindedir?
Şunu herkes bilsin: Bir gün yağmur yağacak. Ve o gün geldiğinde “tedbirsizlik” bahanesi kurtarmayacak. Çöken yolları, göle dönen evleri, mağdur olan esnafı hiçbir açıklama telafi edemeyecek.
“Olağanüstü yağıştı, önlenemezdi.”
Hayır!
Bu bir doğa olayı değil, yönetim zaafıdır.
Son Söz
İzmir’in önünde iki yol var:
Ya bugünden önlem alacak, su yönetimini, altyapısını, kentleşme politikalarını iklim krizine göre yenileyecek.
Ya da ilk büyük yağmurda yine felaketi yaşayacak.
Tercih bizim değil, yönetenlerin. Ama bedeli hepimizin.
Çünkü yağmur mutlaka yağacak.
Hazır mıyız, İzmir?
—
Tarihe not düşmek adına bu yazıyı kaleme alırken, günü geldiğinde de -demiştik- demek istemem. Umarım, acılar yaşamayız.
Zamanında kamu kurumları tedbir alınsaydı İzmir susuz kalmazdı.
Bu görüşünüze katılıyorum. Yılların birikimi.