Yerel seçimler öncesi ülke gündeminde 31 Mart’ta boşalacak koltuklara talip olma yarışını, tatlı telaşını, adayların traji – komik filmlerini izlemeye devam ediyoruz. Sloganlar tüm seçimlerde olduğu gibi değişmeyen tonuyla, “Yönetemediler” ve “Yaparsak biz yaparız” edasında sürüyor. Eskisi rezildi, kendi gelince projeden ve hizmetten başımız dönecek sanırsın.
Belediye başkanlığı, meclis üyeliği, muhtarlık…
Kent halkına hizmet etmenin kapıları, basamakları, yüce görevleridir. Böylesi kutsal görevler için bu gözler ne başkanlar, ne meclis üyeleri gördü geçmiş yıllarda. Ne hizmetler, ne hezimetler silindi gitti dağarcığımızdan.
Hizmet için gelen, kente değer katan, yaptığı hizmetlerle anılan, yaptıklarını anlatamayan…
Hizmeti yer altına gömüp gösteremeyen, hiçbir şey yapmadığı halde şovlarıyla ilgi toplayan…
Koca bir yarış halinde gelip geçer bu günler de. Ama eskiye göre bir fark var seçim yarışlarında. Adaylar arasında kızışan, kızıştıkça heyecanı artan, heyecanıyla son dakikaya kadar ilgiyi üzerinde toplayan “yerel seçim yarışmaları” bu kez taraftarsız seyrediyor maalesef. Uzun yıllar sonra bu yarışın asıl oyuncuları; hizmete veya koltuğa talip olan adayları o makamlara getirecek olan seçmenler, sessizce seyrediyor olup biteni.
Bu sessiz çoğunluk aday olanları sorguluyor şimdilerde : “Hizmete mi talipsin, koltuğa mı?” Yerel seçimlerin başvuru sürecinde yaşanan aday adayı enflasyonuyla arttı bu duygu seçmende. Adaylıkları kesinleşen ve ardından halkın arasına karışanların gözünün içine bakıyor, karamsarca.
“Hizmete mi talipsin, koltuğa mı?”
Tabi ki biliyor bunun cevabını alamayacağını. Herkes mevcudu karalayıp, kendi projelerine ışıltı yüklemekle meşgul çünkü. O yüzden de sessizce bekliyor olacak biteceği. Sessizliği bozabilenler ise adaylara ya indirim ya sosyal yardım ya da “ne olacak emeklinin hali?” diye soruyor.
Yerel seçimlerin önemli bir detayı vardır. Seçmen partiyi olduğu kadar adayı da önemser. Partinin rüzgarıyla seçilen başkanlar olduğu gibi, adının etkisiyle partisini zafere taşıyanlar da olur bu yarışta. “Ceketini assan kazanır” dediğin CHP için, İzmir’de bile… Geçmişte; iki ayrı dönemde, iki ayrı sağ partiyle, başkanlık yarışını kazanmış ve sembol hizmetler vermiş Dr. Burhan Özfatura’yı unutulmazlar arasına almıştır, solun kalesi İzmir.
Seçmenin “hizmet mi, koltuk mu?” merakı bu yüzden çok önemli. Her ne kadar adaylarımız klasik seçim çalışması, “göz boyama ve algı oluşturma” taktikleri üzerine yoğunlaşsa da, “doğru insan olma” rütbesi hafife alınmamalı bence. Projelerden çok kendini anlatabilenin etkisi daha yoğun hissedilir çünkü. Projeleri ezberledi herkes; adaylardan iyi biliyor kentin ihtiyaçlarını, yapılması gerekenleri, yapılabilecekleri, “yaparız” denip asla yapılamayacakları!..
Boş verdik projeleri, insan arıyoruz. Koltuğa değil, hizmete sevdalı!.. Yeni dünya düzeninde projeler rafta tozlanacak gibi görünüyor zaten. Sen suyu akıt, çöpü topla, trafiği rahatlat, fakire yardım, gençlere destek ol önce. Mücadelen başarıya ulaşırsa, kentin marka değerini arttıracak sıra dışı projelerinle gönülleri fethedersin sonunda. Tabi senden cevap bekleyen sessiz çoğunluğa bunu anlatabilirsen, anlatmayı değerli buluyorsan!..
Seçmenin çok başka problemleri var çünkü… Malumunuz yerel seçimler, 31 Mart’a kısa bir süre kala ülke gündeminin alt sıralarda kalan maddesi. Gündemimizin zirvesi yıllardır değişmiyor; ekonomi…
Bu ara yine ilk sıralar belli; açlık sınırı, enflasyon, gıda fiyatları, emekli maaşları, bayram ikramiyesi… Yani cüzdan ile mide arasında geçen kısır döngü. Ekonomi profesörü olma yolunda ihtisas yapan vatandaş olası bir zihin bulanıklığıyla “seçim” sorusunu, “geçim” olarak algılamakta.
Seçimde ne olur, geçim nasıl kurulur diye düşüne dursun; her şeye rağmen Allah’a şükretmesini bilen halkımız, “mutlu musun?” sorusuna da olumlu cevap vererek, gönülleri fethetmiş. TÜİK’in yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre ülkenin yüzde 52,7’si mutlu olduğunu beyan etmiş. Hem de Gallup’un son araştırmasında ülkemizin “Dünya mutluluk endeksi”nde en mutsuz beş ülkeden biri olarak açıklanmasına inat!..
Bu 52,7’lik oranın, 28 Mayıs 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy oranıyla bir ilgisi olmasa gerek. Gallup’un anketinde sadece, yüzde 52 oy veren kesim mutlu çıkmamıştır herhalde!..
Mutluluk işte; parayla değil ya, pek çok yolla mümkün… Yapılan bir başka araştırmada ülkemizdeki antidepresan kullanımının 2012 yılında 12 Milyon kutu iken, 2022 yılında 51 Milyon kutuya çıkmış olmasına şaşırmamak gerek…
Seçim de bizim, geçim de… “Antidepresan”sız mutluluk dileğiyle.
Yazınızı okuyuncaTürkiye deki seçim profili parti gözetmeksizin tam olarak aynı maalesef adayların öncelikleri hizmet olursa daha samimi ve inandırıcı olacaklarına inanıyorum hepimiz için en güzeli en hayırlısı olsun diyelim yine içimizden geçenleri yazınıza dökmüşsünüz kolay gelsin iyi çalışmalar.
Hayırlısı o zaman… Çok teşekkürler ilgi ve desteğinize.