Geçtiğimiz asrın büyülü şehri, 800 yıllık ticaret ve liman kenti İzmir eski günlerini arıyor.
Metropol kent nüfusu 4 milyona çıkmış. İl nüfusu 5 milyona dayanmış.
Son on yılda hızla dikey yapılaşmaya hız verilmiş.
Altyapısı ve trafiği yetersiz.
Ayrıca çökmüş alarm veriyor.
Büyükşehir gereken tedbirleri almıyor. Almak da istemiyor.
Yeşili ve mavisi yok olmuş, sahada betonlaşan İzmir.
Toplu ulaşım, yollar ve otoparklar yetersiz.
Körfez foseptik çukuru.
Adeta, sahipsiz görünümlü bir kent havası var.
Kaldırımları, esnaf tarafından birçok semtte işgal altında.
Metrosu var.
Yürüyen merdiveni asansörü çalışmaz.
Temizlik teşkilatı var. Çöpçüsü çöpleri almaz.
Parkları var bakımı eksik.
Bütçesi batık, borçları yüksek, yatırım gücü de kalmamış, yönetilemeyen, İzmir Büyükşehir Belediyesi var.
Bir zamanlar bütçesi denk, kredibilitesi tüm kurumlardan yüksek. Bankalarda büyük miktarda parası olan borçsuz İzmir Büyükşehir Belediyesi vardı.
İşin ilginç tarafı giderekten artık kötü durumu kanıksayan ve kabullenen hemşeriler çoğunlukta.
Hatta kusuru merkezi idareye atıp, işin kolaycılığına, partizanlığa yönelenler bilerek veya bilmeyerek çok sayıdalar.
Asıl sorumluluğun sahibinin İspatı ise, yerel yönetim seçimlerinde durumdan memnun gibi oy tercihi yapanlardır.
“Aman AK Parti Belediyesi olmasın”
Niye olmasın?
İzmir koksun, trafik içinden çıkılmaz olsun, altyapı yetersiz olsun, suyum akmasın ben razıyım tavrı.
Buna bir türlü haklı görüş diye kabullenemiyorum.
Ak Partili Belediye başkanı olursa İzmir’in demokratlığı mı gidecek?
Bana göre hayır demokratlığı daha da güçlenecek.
Çünkü başarısızlara değil, İzmir’e neşter vurup güzelleştireni seçerek, ona oyunu vererek doğrusunu yapıp Demokrasiyi yüceltecekler.
Yaklaşık son otuz yıla yakın yanlış algı ile yavaş yavaş yaşanamayacak kent oluyoruz.
Yaşım icabı çok çok eskileri hatırlıyorum.
Türkiye’nin en yeşili bol, temiz ve ucuz şehri “Güzel İzmir “unvanımız bugün artık yok oldu.
Emeklilerin sakin, ucuz temiz kenti olarak tercihleri de artık bitti.
Hızla kozmopolitleşen yeni yetme, kültür karmaşası içinde gittikçe kalabalıklaşan bir kent.
Büyükşehir ve ilçe belediyeleri marifetiyle, dikey yapılaşma izni teşvik ediliyor.
Altyapısının yeterliliği düşünülmeden kalabalıklaştırılan İzmir.
Peki neden böyle oluyor?
Belediyelerde, meclislerinde ve yönetiminde rantçılar, müteahhitler etkin oluyorlar.
İzmir’in rahat, huzurlu, estetik ve ucuz güvenli, yaşanabilir temiz bir kent olgusu da hızla yok oluyor.
İşin üzücü tarafı şudur.
Demokrasilerde halkın oturduğu kentte şehrin yöneticilerini özgür iradeleriyle belirlemesi gerçeği var.
Devamlı, yanlış tercih yaptığınız ortada olduğu halde bu durumun sorumlusu, tercih edenler değil mi?
O zamanda bize şunu deseler.
“Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz”
Başkasını hiç suçlamayın…
