Bir ilçenin geçmişini sadece tarih kitaplarından değil, o ilçenin sokaklarında yankılanan kahkahalardan, akşam ezanına karışan film müziklerinden, karanlık salonda patlamış mısırla karışık sinema kokusundan da okuyabilirsiniz. Buca, İzmir’in sinema kültürü en güçlü semtlerinden biriydi. Bugün adını duyan gençlerin bir nostalji masalı sandığı sinema salonları, bir zamanlar bizim hayatımızın tam da merkezindeydi.
Benim çocukluğumda, Buca’da sinemaya gitmek bir etkinlikten öte, bir ritüeldi. Yaz ayları geldi mi, Şato Yazlık Sineması açılırdı mesela. Serin yaz akşamlarında, tahta sandalyeler üzerinde ailecek oturur, gökyüzünü fon yapan bir beyaz perdeye bakardık. Şato’nun kışlığı da ayrı bir havası vardı. O salonun kokusunu bugün bile hatırlıyorum: mısır, gazoz ve eski kadife koltuklar…
Bahar Sineması, Kıbrıs Sineması, Yavuz Sineması, Concorde, Şan Sineması… Her birinin ayrı bir karakteri, ayrı bir müdavimi vardı. O yıllarda filmlerden çok, o salonlarda yaşanan duygular konuşulurdu. İlk kez el ele tutuşmanın heyecanı, bir Kemal Sunal sahnesinde tüm salonun bir ağızdan gülmesi ya da final sahnesinde dökülen gözyaşları… Hepsi sinemayla birlikte büyüyen çocukluk hatıralarımızın bir parçasıydı.
Artık Buca’da sinema salonu kalmadı. O eski yazlık sinemalardan geriye ne bir tabela, ne bir iz kaldı. Beton duvarların arasına sıkışan yeni hayatlar, sinemanın yerini AVM’lerdeki soğuk salonlara, dijital ekranlara bıraktı. Oysa sinema, sadece izlenen bir şey değil; birlikte yaşanan, birlikte hissedilen bir şeydi. Bugün Buca’nın gençlerine Şato’yu anlatsam, belki bir masal sandıkları bu isimleri Google’da bile bulamayacaklar. Çünkü bu sinemalar sadece fiziksel yapılar değildi, bir dönemin ruhuydu. O ruh gitti. Hem de sessizce.
Belki de bu yazıyı yazmaktaki amacım; bir zamanlar Buca’da sinemanın da bir zamanı olduğunu hatırlatmak… Ve belki de o eski salonların yerine, hafızamızda dev bir perde kurmak…
Çünkü o sinema günleri, sadece birer anı değil; aynı zamanda Buca’nın kültürel hafızasının da en renkli sahneleriydi.
—
kentege.com.tr’deki bu ilk yazım
Bu güzel platformda bana yer verdikleri için meslek büyüğüm Necati Bahçeci’ye ve Kent Ege ailesine gönülden teşekkür ederim. Böyle bir ekipte olmak benim için bir gurur kaynağı.
Buca üzerine elimden geldiğince, yalın bir dille yazılarımla bu köşede olacağım.
Sevgili Mustafa Çetin, diğer namıyla Genco, aramıza hoş geldin. Kent Ege Ailesi.