Zeytin ve zeytinyağında kriz yılı…
Ürün yetersiz, maliyetler yüksek, satış fiyatları ulaşılmaza doğru gidiyor… Bunun yanında büyük sorun; sahte yağlar, kandırılan tüketici!..
Zeytin ağaçlarının ülkemizde gördüğü muameleye, uzun yıllar sahip çıkamayışımıza tepki vermesi doğal elbet; neredeyse cumhuriyet tarihimizle yaşıt zeytin sorunumuz var. Emperyalizmin dayatmasıyla ülkede zeytin ve zeytinyağı üretilmemesi için yapılanlar, nebati ve margarin yağ tüketimi için tavsiyeler bilinir. 1940’lara kadar gider zeytine olan hikayeler.
Bunlar bizdeki durum… Peki dünya genelinde yaşanan zeytin sorunu ne ola ki? Elbette iklim krizi… İnsanoğlunun dünyayı hor kullanışı… Bu yıl tüm dünyada; İspanya ve İtalya gibi lider ülkelerde bile zeytin yok. Nedeni düzensiz yağışlar ve kuraklık…
Yıllardır zeytinyağı ihtiyacımızı güvenle karşıladığım değerli dostum, Somalı üretici Ertuğrul Bey’in çok ilginç bir ifadesi var bu konuda… Tam bir zeytin ağacı aşığı olan, bahçelerinden birinde 1600 yıllık ağacı bulunan ve bu ağaca çocuğu gibi bakan sevgili dostum der ki “Amerikalı bir araştırmacının kitabında okumuştum. Yaşlı zeytin ağaçları kökleri yoluyla birbiriyle haberleşir, ortak hareket ederlermiş.”
Dünyanın halini değerlendirip, nasıl cezalandıracaklarını konuşabiliyorlar sanırım!..
O yaşlı zeytin ağaçları; bu ülkede sağlıksız olmalarına rağmen yıllarca margarin, nebati, soya ve mısır yağı yedirilmesine kahrolmuştur kesin. Ama yine de Türk halkına sağlık getirmek için ısrar ettikleri görülüyor. Güzel haber o ki; zeytinyağı üretiminde İspanya’dan sonra dünya ikincisi olan ülkemizde zeytin ağacı varlığı son 20 yılda 99 Milyon adetten 189 Milyon adete ulaşmış. Üreticilerimizden gelen uluslararası başarı haberleri de ayrı keyif. Çok büyük emekleri sayesinde son 5 yıldır Türk zeytinyağları uluslararası yarışmalarda “kaliteli zeytinyağı” ödülü almakta…
Ancak hal böyleyken, yine dönüp dolaşıp kötü insanları konuşmak zorunda kalıyoruz.
Evet; zeytinde yok yılı yaşanıyor ve kaliteli zeytinyağı güvenebileceğimiz yerlerde saklı. Tabi maliyetler ve yokluk nedeniyle geçen yıla göre yüzde 400’e varan fiyat artışlarıyla.
Bu da tüketicinin yanıltılmasına, belki de dolandırılmasına kadar giden bir yola çıkıyor. Yok sezonda üreticinin maliyeti geçen yılın 3-4 katına çıkmışken, piyasada bu maliyetin altında fiyatla zeytinyağı satılmasına “şapka mı çıkaralım, şoke mi olalım?” Bilemedik!..
“Belki geçen yılın ürünüdür” dedik, bu sefer saklama koşulları nedeniyle yağın polifenol miktarında kayıplar karşımıza çıktı. Yani o yağ sağlıklı olmaktan çıktı, kalite yok oldu.
Diğer bir mesele ise her konuda konuşmaktan bıktığımız, toplumsal yaramız “iyimiz mi fazla, kötümüz mü?” sorusunu tekrarlatıp duran sahtekarlıklar…
Bilinen o ki; balda olduğu gibi, zeytinyağında da analiz yapmadan sahtesini anlamak çok zor. Buna zeytin yokluğu, yüksek maliyeler ve fırsatçılık eklenince; pamuk, fındık ve ayçiçek yağıyla karıştırılarak, satıldığı ortaya çıkıyor. Hatta bazen hiç zeytine bulaşmadan, adı geçen yağlara zeytinyağı esansı eklenerek zeytinyağı kokusunu sağladıkları yaşanan gelişmelerden bir başkası.
Zeytinyağını yıllar sonra sahiplenen, bağrına basan ülke insanım iyileştirici ve koruyucu özelliği sayesinde sağlığına katkısı yüzünden bu muhteşem gıdanın peşinde. Ama bazen aldığı ürün zeytinyağı değil, sadece kokusu!..
“Taş baskı, soğuk sıkım zeytinyağı geldi hanım…”
İyi de soğuk sıkım dediğimiz; zeytinin toplanır toplanmaz, soğuk suyla buluşturulması ve çok kısa sürede hava almadan, ışık görmeden yağının çıkarılmasıyla elde edilip, krom çelik tanklarda saklanması gerektiğiyle bilinir. Tüm dış etkenlere açık taş baskıyla nasıl sağladın bunları acaba?
Peki ne olacak bu memleketin hali?
Son günlerde yoğunlaşan şikayetler üzerine ilgili makamların, başta internet üzerinden yapılan satışlar nedeniyle yüzlerce satıcıya ceza yağdırdığı biliniyor. İnsanlara “sağlıklı zeytinyağı” adı altında sattıkları “ürünler” yüzünden.
Kendimi şanslı hissediyorum ki, uluslararası yarışmalarda ödüller kazanan bir üreticiden güvenle, sağlık dolu, soğuk sıkım yağ tüketiyorum. Buna karşılık mahalle baskısıyla “enayi” muamelesi görmem de muhtemel. Benim aldığımın yarı fiyatına “yağ” alan tanıdıklarım var çünkü.
Dikkat edelim; “yağ” dedim, “zeytinyağı” değil!..
Zeytinyağı üreticisi değerli dostumun bu noktada tüketiciden bir talebi var : “Lütfen sağlığınıza sahip çıkın. Zeytinyağınızı mutlaka güvendiğiniz yerden alın. Şüphelendiğiniz noktada şikayet etmekten çekinmeyin” diyor ısrarla.
Çekinmeyin dostlar, zeytinyağı diye sağlıksız ürünler tüketmeyin.
Zeytin özeldir, değerlidir, sağlıktır, berekettir. Kötülerin elinde adına leke sürülmesin!..