Biliyorum hiç ölmeyeceksiniz!
Biliyorum biriktirdiğiniz bu kadar servet yanınızda sonsuza dek kalacak!
Başka türlü izahı yok çünkü yaşadığınız bu hayatın. Kısa bir süre de olsa düşünsenize ne olur? Bundan 50 yıl sizin oturduğunuz evde kimler vardı? Peki sizden 50 yıl sonra kimler olacak?
Biliyorum zorunuza gidecek ama benim gibi 35 yaşlarında olanlara söylüyorum. 2070 yıllarında hiçbirimiz bu hayatta olmayacağız! Biz olmayacağız, evlerimiz, hanlarımız, hamamlarımız, lüks arabalarımız olmayacak! Kinlerimiz, nefretlerimiz, hasetlerimiz, kızgınlıklarımız olmayacak!
Hani komşunun tarlasından bir metre daha almıştın ya, üzgünüm o da kalmayacak sana! Hani kardeşinle miras bölüşürken onu aldatıp fazlasını sen almıştın ya, o da yok vallahi 2070 yılında! Hani kiracının durumunu bile bile ve servetin arşa değmişken fazla fazla kira istemiştin ya, o da bitti gitti!
Yoksun çünkü yarın.
Olmadığın gibi seni hatırlayanlar bile azalacak o yıllarda. Diyecekler ki, ‘Birisi vardı ama adı neydi onun!’ Bunca dert tasa, bunca servet biriktirip insan kaybetme halimiz bu iki çift söz için işte.
Halbuki geleceğe taşınacak çok şey yok mu? Geçenlerde işadamı Erden Timur çok güzel bir anlatı yapmıştı: ‘’Bundan 100 yıl öncesinin zengininin hatırlamıyoruz. 500 yıl öncenin en zenginini bilmiyoruz. Ancak bundan 1000 yıl önce yaşamış Mevlana, Konfüçyüs, Yunus Emre gibileri biliyoruz, hatta felsefelerine dair iki kelam ediyoruz. Dünyada varlığını arttırmaya çalışanlar değil de hiçliğe ulaşmaya çalışanlar var olmuşlar’’
Mesele tam olarak bu değil mi aslında? Bundan 50 yıl sonra olmayacağımız bir dünya için bomboş bir varlık arttırma savaşı. Ve hiç hatırlanmayacağımız bir dünya…Kimseyi tatmin etmeyen mallarımız…
Ya da bıraktığımız sevgi dili. Ya da geride bıraktığımız iki çift güzel söz. Ya da gönüllere dokunan bir türkü. Ya da atalarına, milletine yakışan şekilde yaşanan bir hayat…
Başta da dediğimiz gibi yarın yoksun, bilgin olsun!