Bazı fotoğraflar vardır; bakarsınız, bakakalırsınız. Söz söylemek, cümle kurmak zordur. Çünkü o kare konuşur, anlatır, sızlatır. İzmir Büyükşehir Basın Tanıtım biriminden gelen o yangın fotoğrafı da öyle bir kareydi. Göz göze geldiğinizde sadece bir yangın değil, içten içe yanan bir halkı, yıkılmış bir evi, çaresizlik içindeki bir kadının gözlerini görürsünüz.
O fotoğrafta biz vardık.
Ben vardım, sen vardın.
İnsanoğlu olarak yandık, tükendik.
Ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değildi. Onlar nefesimizdi, umutlarımızdı, çocuklarımız için kurduğumuz hayallerdi. O alevler sadece yeşili değil, bir geleceği yuttu. Bir kıvılcım çıktı ve ardından hayatlarımızın üzerine kara bir gölge düştü.
Seferihisar’da, Menderes’te insanlar geceyi gözyaşlarıyla karşıladı. Evler alev aldı, arabalar kül oldu, ormanın derinliklerinden yükselen çığlıklar geceye karıştı. Kim bilir hangi hayvan, hangi can, o alevlerin içinde sessizce yitip gitti?
Yangına müdahale eden orman işçileri, itfaiyeciler…
Terleri alevlere karıştı.
Bir dalı, bir yuvası, bir canı kurtarmak için kendi canlarından vazgeçmeye hazırdılar.
Onlar savaştı.
Ama biz kaybettik.
O karede bir anne vardı belki, yanan evine bakıyordu.
O karede bir çocuk vardı, oyuncaklarının nasıl yok olduğunu anlayamıyordu.
O karede, hepimiz vardık. Yanan orman kadar sessiz, o kadar kül.
O fotoğrafı çeken arkadaşı kutluyorum; çünkü bize neler yaşattığını yazmaya kelimelerimiz yetersiz kaldı..