
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi ve Biyoloji Topluluğu tarafından düzenlenen “2. Su ve İklim Krizinde Genç Fikirler Çalıştayı”nda biyolojik istilalar Türkiye özelinde ele alındı. Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Kadir Çimen, “İklim Değişikliği ve Küreselleşmenin Güdümünde: Biyolojik İstilalar” başlıklı sunumunda Türkiye’nin istilacı türler açısından kritik bir eşikte olduğuna dikkat çekti.
EÜ Fen Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe; Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Esin Sipahi Kılıç, Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerim Çiçek, Biyoloji Topluluğu Danışmanı Prof. Dr. Serdar Gökhan Şenol, Biyoloji Topluluğu Başkanı Furkan Ali Akyol, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sunumunda biyolojik istilaların Türkiye’de hızla arttığını vurgulayan Çimen, özellikle Akdeniz Havzası’nın istilacı türler için “en hassas bölgelerden biri” olduğunu belirtti.
“Türkiye’de 261 istilacı tür tespit edildi. Toplam yabancı tür sayısı ise 1319. Akdeniz’in tropikalleşmesi, bu türlerin yayılışını hızlandırıyor. Deniz çayırlarını yok eden ‘katil yosun’, balık popülasyonlarını çökerten aslan balığı, Karadeniz’de balast sularıyla yayılan taraklı medüz gibi örnekler, ekosistemlerimizi tehdit ediyor.”
Balık ölümleri, genetik bozulma, çayırların yok oluşu
Çimen, özellikle tatlı su ve denizel ekosistemlerin istilacı türlerden gördüğü zararın giderek ağırlaştığını ifade etti.
Doğu sivrisinek balığı, zooplanktonları tüketerek ötrofikasyonu artırıyor ve balık ölümlerine yol açıyor.
Yabancı sazan türleri, yerli sazanlarla çiftleşerek kısır yavrular oluşturuyor; bu da genetik çeşitliliği tehdit ediyor.
Denizlerde ise “katil yosun”, oksijen üreten ve karbon tutan deniz çayırlarını yok olma noktasına getiriyor.
Çimen, “İklim değişikliği, sıcaklık artışı ve habitatların benzeşmesi istilacı türlerin lehine çalışıyor. Bugün biyolojik istilalar, biyolojik çeşitlilik kaybının dünyadaki ikinci büyük nedeni” dedi.
“Biyolojik istilalarla mücadele, iklim kriziyle mücadelenin bir parçasıdır”
Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle istilacı türlere karşı dünyanın en kırılgan bölgelerinden biri olduğunu belirten Çimen, biyogüvenlik önlemleri, erken teşhis, sıkı denetimler ve vatandaş biliminin önemine vurgu yaptı.
“Küresel maliyeti yıllık 423 milyar dolar olan bu tehdit, her on yılda bir dört kat artıyor. Ekosistemlerimizi korumak istiyorsak istilacı türleri tanımak ve etkili önlemler geliştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.