Sayıştay Raporu: Belediyeler İçin “Uyarı” Değil, “Hesap Defteri”dir
Her yıl Sayıştay raporları yayımlandığında, belediyelerden tanıdık açıklamalar gelir:
“Teknik hata”, “muhasebe farkı”, “usul hatası” …
Oysa bu raporlar yalnızca denetim belgesi değil; kamu kaynaklarının kim tarafından, nasıl, hangi amaçla kullanıldığının resmî tutanağıdır. Ve daha önemlisi — bu raporlar, çoğu zaman yargısal sürecin ilk adımıdır.
Sayıştay bulgusu ‘uyarı’ değil, yargılamanın habercisidir
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre Sayıştay, sadece denetim yapmakla kalmaz; kamu zararını tespit ettiği anda ilgili kişiler hakkında tazmin yargılaması başlatır.
Bu, “bir daha yapmayın” uyarısı değildir.
Eğer bulguda yazılanlar doğruysa, Sayıştay Dairesi karar verir: Kamu zararı oluşmuşsa, zarar tutarı harcama yetkilisi ve gerçekleştirme görevlilerinden tahsil edilir.
Yani o raporda imzası, para çıkışı veya onayı görülen her isim, doğrudan sorumlu hale gelir.
Belediyelerde bu yetki sıralaması nettir:
Müdür harcama yetkilisidir,
Onun altındaki personel gerçekleştirme görevlisidir,
Ve nihayetinde belediye başkanı, 5018 sayılı Kanun gereği “en üst yönetici” olarak müşterek sorumluluk taşır.
Resmî araçla Urla’ya gitmek “disiplin suçu” değil, ceza konusudur.
Raporlarda sıkça karşılaşılan bulgulardan biri, belediyeye ait araçların görev dışı yerlerde, kimi zaman tatil bölgelerinde kullanılmasıdır.
Bu durum, yalnızca “etik ihlal” değildir; 237 sayılı Taşıt Kanunu’nun 16. maddesine göre doğrudan ceza yargılaması gerektirir.
Üstelik, memurlar için genellikle geçerli olan “soruşturma izni” şartı (4483 sayılı Kanun) burada uygulanmaz.
Yani bir belediye aracı, görevi dışında Çeşme sahilinde dolaşıyorsa; dosya doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın önüne gider.
Görevi kötüye kullanma: En yaygın ama en hafife alınan suç
Sayıştay bulgularının belki de yarısından fazlası, Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenen “Görevi Kötüye Kullanma” suçunu çağrıştırır.
Yetkinin kötüye kullanılması, kamu zararına yol açılması, kişisel menfaat sağlanması veya hizmetin aksatılması…
Tüm bu fiiller, sadece idari hata değil; ceza tehdidi altındadır.
Bu nedenle her bulgu, aynı zamanda bir “savcılık dosyası potansiyeli” taşır.
Personel giderleri: Belediye başkanını doğrudan vurabilir
Belediyelerin bütçelerinde bir diğer hassas alan ise personel giderleridir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49. maddesi açık: Personel giderleri kanuni oranı aşarsa, bu farktan doğan kamu zararı doğrudan belediye başkanından tahsil edilir.
Yani Sayıştay’ın kalemiyle çizdiği her yüzde fazlası, belediye başkanının cebinden çıkabilir.
Hesap verebilirlik kültürü hâlâ oturmadı
Sorun şu ki, birçok yerel yönetim Sayıştay raporlarını hâlâ “bürokratik formalite” olarak görüyor.
Oysa bu raporlar, demokrasinin temel unsuru olan hesap verebilirliğin somut karşılığıdır.
Kamu kaynağı, kişisel mülk değil; halkın ortak varlığıdır.
Bu kaynakların yönetiminde yapılan her yanlış, yalnızca “kayıt hatası” değil, kamuya karşı işlenmiş bir fiildir.
Sonuç: Sayıştay kapısı, adliye kapısına açılabilir
Sayıştay bulguları, kamu yönetiminde “ilk uyarı zili”dir.
Ancak bu zilin sesi çoğu zaman duyulmaz.
Duyulmadığında ise süreç kaçınılmaz olarak yargıya taşınır:
Önce Sayıştay Dairesi’nde tazmin kararı, ardından Cumhuriyet Savcılığı’nda ceza soruşturması…
Bu yüzden belediyeler için Sayıştay raporu yalnızca bir denetim metni değil — hesap defterinin kapağıdır.
Hiç kimse kamu parasını kendi çıkar ve keyfiyetine harcayamaz. Bu harcıyan kim olursa oldun. Kul hakkı yiyenler sen bir gün hesap sorulur.