DOLAR
41,8438
EURO
48,7243
ALTIN
5.638,19
BIST
10.359,78
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir
Açık
24°C
İzmir
24°C
Açık
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
24°C
Cumartesi Az Bulutlu
24°C
Pazar Az Bulutlu
24°C

Tuğrul Yemişçi

AK Parti İzmir 23. Dönem Milletvekili

    Ekonomi; Türkiye Cumhuriyeti

    04.03.2024 11:21
    A+
    A-

    Birinci yüzyılında, ticarete mecburen girdiğim (Babamın vefatı 1960) yılından bugünlere ekonomideki dalgalanmaları canlı yaşadım.

    Devalüasyon, enflasyon, karaborsa, yokluk, kuyruk, milli korunma kanunu, ihracatta kota, ithalatta kota ne ararsanız Türkiye’de yaşadık.

    Sanki bizden öncekiler annemin babamın devri…

    Kurtuluş savaşı sonrası.

    Harpten çıkmış, küçülen yok olan ekonomi.

    Cumhuriyetle birlikte rahmetli Atatürk devri, toparlanmaya başlamak ve süratle yoktan çok şeyler yapmak. İlk on yılda yapılan muazzam işler. Sıfırdan adeta yeniden dirilmek gibi.

    Atatürk’ün ve sonrasında.

    İkinci Cihan Harbine, savaşa ülkemiz girmedi ama,

    İkinci cihan harbi yılları yokluklar, zirve yapmış sıkıntılarla dolu.

    Örneğin, o yıllarda doğmuşum. Annem anlatırdı. Karneli yılları. Nüfus cüzdanlarında ekmek, şeker ve bez damgaları vardı.

    Ben doğmadan annemin söylediği; Sümerbank’tan Amerikan bezi alabilmek için memur tanıdık ararlarmış. (Çünkü memura tahsis önceliği varmış)

    Ülkemiz bağımsızlığına hürriyetine kavuşmuştu ama emperyal güçlerin ekonomik baskısı kendisini ülkemiz üstünde her daim hissettiriyordu.

    1946 çok partili siyasi hayatın başlaması ve 1950 Seçimleri.

    YETER SÖZ MİLLETİN mottosu, iktidar değişikliği ile yeni bir hamle ,

    Ekonomide büyük gelişmeler, altyapının imarı. Elektrik, yol, barajlar, şeker fabrikaları ve inşaa devri.

    NATO ya girilmesi ile gerçekleşenler.

    O zamanda, bu büyümede alınan dış kaynakların sonrasında Ülkemize Dünya Bankası, İMF gibi kuruluşların dayatmaları 1957/58 yılları devalüasyon ve karaborsanın hortlamasıyla ilan edilen milli korunma kanunu. Mühürlenen fabrika veya mağazalar. Karaborsacılıktan tutuklanan mağaza sahipleri olmuştu.

    27 Mayıs 1960 darbesi.

    Askeri vesayetin başlamasıyla sil baştan ekonomi.

    Onu takip eden yıllarımız.

    Kurucu meclis sonra yeni Anayasa ve 1962 seçimleri.

    Çalkantılı birkaç askeri darbe teşebbüsü muhtıralar ve altı defa giden, yedi defa gelen başbakanları  gördük ve yaşadık.

    1977 yine karaborsa ve yoklukların başlaması.

    Margarin yağı, tuz, deterjan, sigara, benzin, mazot, inşaat demiri vb. Yok, yok. Yokluklar….

    12 Eylül 1980 darbesi.

    Sil baştan TBMM kapatılması.

    Bir sağdan bir soldan idamlar, hapishanelerde gençler, işkenceler…

    Askeri rejimin, postalının ağırlığı . Sonucunda birçok ezilen insanlar. Heba edilen yıllar. İnsanlar…

    24 Ocak kararları ve yeni bir dönemin kapısının aralanmasıyla başlayan silkinme.

    Serbest kur rejimine geçiş, ekonomide devrim niteliğinde alınan kararlar ve ihracat seferberliğinin başlaması.

    Yokların biranda var olması devri.

    ”Dünyada havadaki her uçakta eli çantalı bir Türk vardır” mottosuyla rekorlar kırılması.

    2,5 milyar $ ihracatın 36 milyara çıkarılması. 1980/90 Arasındaki parlama.

    1990’lı yıllar yine ekonomik iki kriz üst üstte ve 2001 DÜNYA  bankasının ve IMF’nin sıkıştırması yeni krizler.

    IMF memuru Coterelli’nin sık Ankara ziyaretleri…

    (Eli çantalı, sanki duyu-nu umumiye memuru)

    Emperyalist ülkelerin talimatçısı.

    2002 sonu/2003 yeni bir dönem.

    İhracatta başlayan patlama ve her yıl rekorları yenilemek. Enflasyonun tek haneye kadar düşürüldüğü bir dönem. Paradan altı sıfırın atılması. İşsizlikle mücadeleye geçilmesi.

    Büyümede kesintisiz artış dönemi.

    Fakat bu arada yarı mamul mal ihtiyacının sebep olduğu, ithalatın aşırı yükselmesiyle makasın açılması ithalat ihracat farkı açığına neden oluyordu.

    Sonucunda döviz kuru devamlı yükseliyor ve TL değer kaybediyor. (başka sebepleri de var)

    Döviz ihtiyacı açığının sebep olduğu sıkıntılar hala azda olsa devam ediyor.

    Yabancı sermaye girişi, ihracatın devamlı artışı, turizm geliri ve hizmet gelirleri artışlarının devam etmesi olumlu.

    Buna rağmen ithalatın fazlalığı sürüyor.

    25 yıldır bu açık dile getiriliyor. Abartıp Türkiye battı diyenlerde var. Asla öyle bir durum  söz konusu değildi. Çünkü borcu çevirebilen bir ekonomik canlılık vardı. Üretimin yerli hammadde ile daha fazla olması ve diğer gelirlerin daha fazla artışı sağlanabilmeli. İthalatın küçülebilmesi için.

    En büyük ithalat kaleminden biri de enerji ürünleri ithalatı.

    Doğalgaz ve petrol başrolde. Yerli üretim artıkça açık kapanmasına katkı yapacağı kesindir.

    Birde azda olsa lüks tüketim malı ithalatının azaltılması da olumlu olacaktır..

    Küçümsenen Tarım sektörünün ihracata büyük katkısı var. Ancak bu konuda da ithalat her ne kadar açık vermese de total rakamı yüksek.

    Ekonomimizin daha sağlam ayaklara oturması için neler yapılması gerekir? Onu burada yazmak maksadım değil.

    Ben yaşadığım seksen yılda, ticaret alemine bizzat katıldığım 64 yılda olanları dile getirmek istedim.

    Bu yıllarımın çoğunda hep ekonomik kriz, yokluk, karaborsa, inişler çıkışlar  ve iyi günler kötü günler oldu.

     

    Son Söz :

    Tabii ki Eski Türkiye bugün ki ile mukayese edilemez.

    2024 Türkiye’sinde

    GSMH 2,2 trilyon $ olmuş.

    Kişi başı gelir 13 bin $ üstüne çıkmıştır.

    Nüfus 86 milyon olmuş. Hala genç nüfus oranımız bir avantaj olarak devam ediyor.

    Refah seviyesi artmış, zengini artmış bunun yanında geçim sıkıntısı çekenler de var.

    Birde son yıllarda sosyal devlet anlayışında büyük gelişmeler var (istisnai olarak bunu suistimal edenler de az değil)

    Her şey her kesime güllük gülistanlık olmadığı da bir gerçek.

    Ekonomik sıkıntı çeken nüfusun sayısının azaltılması için daha fazla gayretin gösterileceğini bekliyorum.

    Yani üretimin artışı GSMH’nın artışı.

    Çocuklarımız, torunlarımız bizden daha iyi Ekonomi ile yaşasınlar.

    İkinci Yüzyılımızın, DÜNYADA TÜRKİYEMİZİN

    DAMGASINI TAŞIYACAĞINA İNANIYORUM.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.