DOLAR
41,3896
EURO
48,7633
ALTIN
4.863,77
BIST
11.048,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir
Açık
29°C
İzmir
29°C
Açık
Cumartesi Açık
30°C
Pazar Açık
32°C
Pazartesi Açık
30°C
Salı Az Bulutlu
30°C

Mamak ve kafes

Mamak ve kafes
12.09.2025 12:23
A+
A-

MHP duruşmaları sırasında avukatlar sırasında bulunan Galip Erdem, duruşma hâkimi Vural Özener’lere soruyordu:
– Sanıklar: kafese geldik… Kafesteyken… Bizi kafese aldılar… diyorlar. Nedir bu kafes? Bunları kafeslere alıyorlarsa, bunlar kuş mu? Kafesin sanıklara sorulmasını ve tutanaklara geçmesini talep ediyorum. Demişti.
Başımız sürekli havada olması gerekiyordu. Kimsenin yüzüne bakmayacak, sadece tavana bakacaktık ayaktayken.
İstirahat ve oturma verildiğinde, başımız bacaklarımız arasında yere doğru olacak ve yere bakacaktık.
Bizi çağırdıklarında; emret komutanım diye koşacak, havaya bakarak topuklarımızı sert bir şekilde birleştirip, verilen emri
bekleyecektik.

Emir verildiğinde emre itaat edecek ve “sağ ol komutanım” diye yüksek sesle bağıracaktık.
Daha sonra “yerime dönebilir miyim?” diye talep bildirerek, dön komutuna “sağ ol komutanım” diye bağıracak ve hızla bekletilme yeri olan kafesin içine dönecektik.
Yerimizde sayarak dizlerimizi göğüs hizasına yaklaştıracak, diğer arkadaşlarla uyumlu yerimizde sayacak, oradaki erin söylediğini hep bir ağızdan koro şeklinde tekrarlayıp söyleyecek ve ezberleyecektik
-Anladınız mı laaaaan ! diye bir ses gürledi….
Kısa merdivenleri çıkıp, binanın giriş kapısından içeri coplarla itildik. Girdiğimiz salonun ortasındaki demir parmaklıkların;
Mamak’ın en önemli hatıralarını yaşatan yer olduğunu hiçbirimiz tahmin etmemiştik.
Buraya kafes diyorlardı. Buraya girmeden koğuşlara gidemezdiniz, buraya girmeden dışarı da çıkamazsınız. Kafes:
Mamak’ın en önemli birimidir. Cezaevine kabul edildiğiniz yerin başlangıcı ve cezaevi çıkışının son noktası… İki nokta arası bir doğru gibi.
Biz bir gece kaldık. Orayı cezaevinin yatılacak koğuşu sanacak kadar uzun kalan arkadaşlar vardı. (Aslında çıkasıya kadar bende öyle sanmıştım) Her geçen saniyenin bedeli size ödetiliyordu. Alışmadığımız ortama alıştırmak için ellerinden gelen yardımı bizden esirgemiyorlardı!
Her şaşkınlığımızda bir hata yapıyor, yaptığımız hatayı tekrarlamamamız için kafesin yanına bizi çağırıyorlar, ellerimizi uzatmamızı istiyorlar ve ellerimizi coplayarak hatalarımızı düzeltme konusunda yardımcı oluyorlardı.
Mesela; koro şeklinde marş söylerken korodan ayrı ses çıkardığımızda (ki koro senkronu tutturamıyorduk) gür bir ses birimizi çağırıyordu:
-Gel lan!
Hiçbirimiz üstümüze alınmıyorduk. Çünkü tavana bakmamız söyleniyordu. Üstümüze alınmamamız bize duyulan öfkeyi
arttırıyordu.
-Gelsene laaaaan!
Acaba ben miyim? diye baktığımda niye bakıyorsun diye mutlaka dayak yiyorduk ve her yediğimiz dayağın sonunda;
-“Sağ ol komutanım” diye dayaktan aldığımız zevki ifade ediyorduk!
Bir an için kurşuna dizilmek noktasında gönüllü yapmaya çalıştıklarını düşündüm. Aklımıza başka bir şey gelmiyordu.
Emniyetteki sorgulamalar bir suçu üstlenmek ve itiraf ettirmek üstüne kuruluydu. Yani İşkencenin bir sebebi vardı. Ama burada sebep arayan yoktu. Bu başlayan işkence devam edecek gibi görünüyordu. Süresi de belli değildi!
Tıraş, fotoğraf, parmak izi fasıllarından sonra, bir merdivenden indirip merdivenin dibinde merdiven basamaklarında teker teker, yüzümüz duvara yaslayıp esas duruşta bekletmeye başladılar. Bir müddet sonra bir kat yukarıdan bir ses -Teker teker çağıracağız. Buraya gelen başı yukarıda bize işlediğiniz suçları söyleyeceksiniz.- dedi.
Kemal Türker’;in sesini duydum.
-Kemal Türker Balıkesir emret komutanım.
-Suçun ne lan?
-Adam öldürmek.
-Vaayy sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öldürdün haa?
Sonra cop sesleri ve naralar birbirine karıştı. Kemal abinin sesini bir daha orada duyamadım…
Sıra Ahmet Ulu’daydı.
-Ahmet Ulu Balıkesir emret komutanım.
-Senin suçun ne lan?
Bir önceki şiddeti hafifleteceğini düşünmüş olmalı Ahmet abi.
-Adam yaralama.
-Vaay. O yaraladığın adam şimdi ne yapıyor lan sürünüyor mu? Adam yaralamak ne demek lan?
Daha çok cop ve naralar duyulmaya başlandı. Ahmet abi bu dayağın arasında
-“sağol komutanım” dediğini duyuyordum. Bir müddet sonra yine sessizlik.
İbrahim Baysan’ın sesini duydum.
-İbrahim Baysan Balıkesir emret komutanım.
-Senin suçun ne lan?
İbrahim, insanlarla sorunu olmadığı zaman şiddetin hafifleyeceğini düşünmüş olmalı. Aldırış etmez bir ses tonuyla:
-Bombalama!
Dört beş kişi aynı anda bağırdı. Sanırım hızlı bir hareketle İbrahim’e saldırdılar. Sanki İbrahim orayı bombalamıştı. Cop sesleri ve insan sesleri uzunca bir müddet birbirine karıştı.
-Sen devleti nasıl bombalarsın? diye haykırışlar duyuyorduk sıkça. Sessizlik olmuştu ama oradaki askerlerin hırslı nefes alış-verişlerini dinliyorduk.
Mehmet Ali Metin’in sesi duyuldu.
-Mehmet Ali Metin Uşak. Emret komutanım.
Soluk soluğa bir sesle haykırdı.
-Senin suçun ne laaaann?
-146/1 ve 6136’ya muhalefet komutanım.
Bir sessizlik. Soluklar da duyulmadı kararsız bir ses duyuldu.
-Tamam geç!

Hiç öfkelenmediler cop sesi duyulmadı. Mehmet Ali abi geçmişti.
Bir elin sırtıma değdiğini hissettim, hızla merdivenlerden yukarı doğru koştum. Merdiven bitiminde topuklarımı birbirine
vurarak başım yukarıda esas duruşta
-Ramazan Akgün Uşak. Emret komutanım
Bir önceki avını kaçırmış canı sıkkın bir ses tonu
-Suçun ne lan?
-149/2… 6136’ya muhalefet.
Arkama bir tekme hissettim.
-Tamam hadi geç!
Başka bir şey yapmadılar, kafese doğru ittiler. Koşarken yediğim coplar vardı sadece.
Arkamdan Ergün Gür’ün sesini işittim.
-Ergün Gür Balıkesir. Emret komutanım.
-Suçunu söyle.
Çok sinirli bir ses tonuydu.
-149/2…
Sözünü tamamlayamadı Ergün. Askerin sesi duyuldu;
-149’una da 6000 bilmem neyine de…
Coplar ve naralar uzunca bir müddet devam etti.
Kimseyle konuşamıyorduk. Buradan kimse bahsetmemişti.
Çağırıyorlar emret komutanım diye koşuyorduk.
Dövüyorlar, sağol komutanım diye bağırıyorduk.
Mamak burası mıydı? Bizden istenenleri ne kadar zaman yapabilirdik. Buraya ne kadar zaman dayanabilirdik!
Burada başka koğuş yok muydu?
Hep orada kalabilir miydik?

Ramazan Akgün

Gazeteci-Yazar

Yorumlar

  1. Mevlüt arat dedi ki:

    Bunlar yapılanların %1 bile yapılanların hesabını ahirette alacağız Muhsin abiye yapilanlar ülkücü ye yapilanlar it israilin Filistine yaptıklarının 💯 katı Allahü teala o zihniyete fırsat vermesin 12 eylülü lanetliyorum bizde Malatya e tipinde kaldık çok işkencelere maruz kaldık hakkımı alacağım elbet